Feridun Bey’in Mecmu’a-i Müneşeat-Üs-Salatin isimli eserinin birinci cildinde Hz. Muhammed’in tüm Müslümanlara yazdığı şu mektup yer almaktadır:
(Eğer Hıristiyan bir rahip veya bir seyyah bir dağda, bir derede veya çöllük bir yerde veya bir yeşillikte veya alçak yerlerde veya kum içine ibadet için perhiz yapıyorsa, kendim, dostlarım, arkadaşlarım ve bütün milletimle beraber, onlardan her türlü teklifleri kaldırdım. Onlar, benim himayem altındadır. Ben onları, başka Hıristiyanlarla yaptığımız anlaşmalar gereğince ödemeye borçlu oldukları bütün vergilerden affettim. Cizye, haraç vermesinler veya kalpleri razı olduğu kadar versinler. Onlara cebr etmeyin, zor kullanmayın. Onların dini reislerini makamlarından indirmeyin. Onları, ibadet ettikleri yerden çıkartmayın. Bunlardan seyahat edenlere mani olmayın. Bunların manastırlarının hiçbir tarafını yıkmayın. Bunların kiliselerinden mal alınıp, Müslüman mescidleri için kullanılmasın. Her kim buna riayet etmezse, Allah’ın ve Resûlü’nün kelamını dinlememiş ve günaha girmiş olur. Ticaret yapmayan ancak ibadetle meşgul olan kimselerden, her nerede olurlarsa olsunlar, cizye ve garamet(ceza) gibi vergiler almayın. Denizde ve karada, Doğuda ve Batıda onların borçlarını ben saklarım. Onlar benim himayem altındadır. Ben oanlar eman verdim. Dağlarda yaşayıp ibadetle meşgul olanların ekinlerinden haraç almayın. Ekinlerinden Beytülmal için hisse çıkartmayın. Çünkü bunların ziraati, sırf nafakalarını temin etmek için yapılmakta olup, kâr için değildir. Cihad için adam lazım olursa, onlara baş vurmayın. Cizye almak gerekirse, ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, ne kadar malları ve mülkleri bulunursa bulunsun yılda kırk gram gümüşten daha fazla vergi almayın. Onlara zahmet, meşakkat teklif olunmaz. Kendileriyle bir müzekkere yapmak icap ederse, ancak merhamet, iyilik ve şefkat ile hareket edilecektir. Onları daima merhamet ve şefkat kanatları altında himaye ediniz! Nerede olursa olsun, Bir Müslüman erkekle evli olan Hıristiyan hanımlara, fena muamele etmeyiniz! Onların kendi kiliselerine gidip kendi dinlerine göre ibadet etmelerine mani olmayınız! Her kim ki, Allah’u Teala’nın bu emrine itaat etmez ve bunun zıddına hareket ederse, Cenabı Hakk’ın ve Peygamber’inin emirlerine isyan etmiş sayılacaktır. Bunlara kilise tamirlerinde yardımcı olunacaktır. Bu sözleşme Kıyamet Günü’ne kadar devam edecektir, dünya sonuna kadar değişmeden kalacak ve hiçbir kimse, bunun aksine bir harekette bulunmayacaktır.) (10)
İslamın hoşgörüsü, Hıristiyan alemini derinden sarsıyordu. Çünkü Hıristiyan alemi o güne kadar kendi din adamları kendi kralları tarafından sürekli eziyet, işkence ve yoksulluğa mahkum edilmişlerdi. O kadar ki, Selahadin Eyyûbi döneminde kendi beceriksizliklerinin faturasını her zamanki gibi zavallı, yoksul Hıristiyan halka yüklemişler ve “Selahaddin Vergisi”ni çıkarmışlardı. Bu vergi alınmaya asırlarca devam etmişti. İslamın adaleti karşısında şok geçiren Hıristiyan aleminde bir Jakobite Hıristiyan Patriği 3. Yusab, bir başka Patrik olan dindaşın şu mektubu gönderiyordu:
(Ey Peder, nerede o oğullarınız, o cesur oğullarınız? Nerede Mervli(İran’da) büyük halk ki, yaptıkları küçük iyiliklerle sevgilerini vererek gönül kazanırlardı. Bütün bunlar bir tarafa itildi, ahmaklar gibi doğru yoldan ayrıldılar ve inançsızlığın derin çukuruna düştüler. Hiç bitmeyen bir tahribata uğradılar ve son derece edepsizleştiler. İki rahip de (sadece isimleri rahip) damgalanmamak için ateşten kaçar gibi inançsızlığın yok edici alevlerine sığındılar. Ne yazık ki, Hıristiyan ismi taşıyan binlerce insandan bir teki bile gerçek inanç uğruna kanını dökerek kendini Allah’a adayamamıştır. Hem İran’daki o kiliseler nerede? Onları böyle boş bırakan şeytanlar, ya da yer yüzünün krallarının emirleri veya eyalet valilerinin buyrukları değildir. Fakat aşağılık zayıf insanların soluk nefesleridir. Onları bu vazifelere gönderen şerefli insanların emirlerini yerine getirmeye layık olamamışlardır. Şeytan hileli güçlerini kullanarak insanlar ayartmaktan aciz kalmışlardır. Sadece şeytanın emirlerine boyun eğerek İran’daki tüm kiliselerin tahrip edilmesini kabul etmişlerdir ve bu zaman da Allah, Araplara dünya imparatorluğunu bahşetmiştir. Çok iyi bildiğiniz gibi onlar sizin aranızdadır, bununla beraber onlar sizin inançlarınıza saldırmamaktadırlar. Tam tersine dinimize saygı göstermekte, papazlarımıza ve azizlerimize değer vermekte, kilise ve manastırlarımıza fayda sağlamaktadırlar. O halde Merv halkı Arapların hatırı için inançlarından vaz geçtiler. Ve merv halkı kendilerini Araplar olarak ilan ettikleri zaman onları dinlerinden dönmeleri için zorlamadılar; fakat onları, eşyalarının küçük bir kesiminden vazgeçtikleri taktirde güven içinde edepsizlikten uzak bir durumda tutabilmek için ıstırap çektiler.) (11)
(10) Cevab Veremedi (Dıya-ül-Kulüb) (Harputlu İshak Efendi)
(11) İlahi Mesaj (Abdurrahman Azzam)
FİKRET OĞUZTÜRK