Kudüs Patriği böyle diyordu ama Kuduz Haçlı sürüleri o mübarek kent Kudüs’te neler yapmamıştı. Kudüs’ü düşüren Haçlılar, Mescid-i Aksa’da 70 binden fazla Müslümanı öldürdüler. Bunların arasında çok sayıda din adamı, alim, abid ve zahid vardı.(1)
Kudüs’ün kadın, çocuk dahil tüm Müslüman halkı kılıçtan geçirilir. Ömer Camii’ne sığınmış olan 10 bin Müslüman da boğazlanmaktan kurtulamaz. Sekiz gün süren Kudüs katliamında Hıristiyan ve Yahudi çok sayıda insan da katledilir.(2)
Fransız tarihçi Deguignes Kuduz Haçlıların Kudüs katliamını şöyle anlatmaktadır:
(Bunun üzerine Müslümanlar Sahra ve Aksa adlı iki camiye çekildiler. Bu camilerde 100 bin Müslüman öldürüldü. Ayrıca 100 bin esir aldılar. Bütün ihtiyarları ve sakatları öldürdüler.) (3)
Kudüs katliamının tarihte eşi benzeri olmamıştır. Öyle ki, sokaklar her dinden insanların cesetleriyle tıkanmıştı. Bunu Batılı tarihçiler tarihlerinin en iğrenç sayfası olarak kaydediyorlardı. Bu sayfalar öyle iğrençliklerle doluydu ki, Mescid-i Aksa Camii’ni domuz ahırına çevirmeleri dahi bu sayfalarda yer alıyordu.(4)
Yine bu sayfalarda Kudüs’teki tüm Yahudilerin toplanarak diri diri yakıldıkları da yer almaktadır.(5)
İlk Haçlı Seferi’nde Gödofroi Dö Duyyon Papa 2. Urban’a yazdığı mektupta şöyle diyordu:
(Kudüs’te bulunan tüm Müslümanları katlettik Süleyman Mabedi’nde atlarımızın diz kapaklarına kadar Müslüman kanına batmış olarak yürüyoruz.)
Tarihçi Rene G. Rousset olayları doğrulayarak şunları ekliyor:
(Haçlılar Kudüs’te o kadar Müslüman kestiler ki, atların ayakları kan deryasına battıkça insan etleri duvarlara sıçrıyordu.) (6)
Değişik Batılı kaynaklarda Kudüs katliamıyla ilgili bilgilerin bir biriyle uyum sağlaması, tarihi tespitlerin doğruluğunu ve kesinliğini göstermektedir. Tıpkı Haçlı Seferleri hakkında beş ciltlik eser yazan Michaud’dan alıntıladığımız aşağıdaki ifadeler gibi:
(1099 senesinde Haçlılar Kudüs’e girmeye muvaffak oldular. Şehre girince, Müslüman ve Yahudi 70 bin kişiyi boğazladılar. Camilere sığınan Müslüman kadınları çocukları bile, hiç acımadan öldürdüler. Sokaklardan sel gibi kan aktı. Ölüler yüzünden sokaklar tıkandı. Haçlılar o kadar vahşileşmişlerdi ki, daha Almanya Ren Nehri sahillerinde iken oralardaki rastladıkları Yahudileri boğazlamışlardı.) (7)
Aynı Kudüs’ün Müslümanlarca ilk fethedilişinde Hz. Ömer Hıristiyanların (İstediğiniz kiliseyi kendinize mabed olarak seçiniz) demelerine rağmen bu teklifi şiddetle reddeti. İlk namazı kilise dışında kılarak uzunca bir zamandır çöplük olarak kullanılan bir mahalli temizleterek buraya güzel bir cami yaptırdı.
Aynı Hz. Ömer’in Kudüs ahalisine verdiği eman şöyleydi:
(Müslümanlar, onların kiliselerine zorla girmeyecek, kiliseleri yakıp yıkmayacak, kiliselerin her hangi bir yerini tahrip etmeyecek, mallarından bir habbe bile almayacak, dinlerini ve ibadet tarzlarını değiştirmeleri ve İslam dinine girmeleri için kendilerine karşı hiçbir zor kullanılmayacak. Hiçbir Müslümandan en ufak bir zarar bile görmeyecekler. Eğer kendiliklerinden memleketten çıkıp gitmek isterlerse, varacakları yere kadar canları, malları ve ırzları üzerine eman verilecektir. Eğer burada kalmak isterlerse, tamamen teminat altında olacaklardır. Yalnız Kudüs ahalisinin verdiği cizyeyi vereceklerdir. Eğer Kudüs halkından bazıları, Rum halkıyla birlikte, aile ve mallarıyla birlikte çıkıp gitmek isterlerse, kiliselerini ve ibadet yerlerini boşaltırlarsa, kiliseleri ve varacakları yere kadar, canları, yol masrafları ve malları üzerine eman verilecektir. Yerli olmayanlar, ister burada otursunlar, isterlerse gitsinler, ekin biçim zamanına kadar, onlardan hiçbir vergi alınmayacaktır.) (
Haçlı sürülerinin insanlık dışı katliam ve vahşetlerine karşılık, İslam ordularının fethedilen yerlerdeki kendi dininde olmayanlara yaptıklarını aşağıdaki örneklerde görmekteyiz:
(Rum Kayseri Herakliyus’un büyük ordularını perişan eden İslam askerlerinin başkumandanı Ebu Ubeyde Bin Cerrah, zafer kazandığı her şehirde adamlarını bağırtarak, Rumlara Halife Ömer’in emirlerini bildirirdi. Suriye’deki Humus şehrini alınca da, (Ey Rumlar! Allah’ın yardımı ile ve Halifemiz Ömer’in emrine uyarak, bu şehri de aldık. Hepiniz ticaretinizde, işinizde, ibadetlerinizde serbestsiniz. Malınıza, canınıza, ırzınıza kimse dokunmayacaktır. İslamiyetin adaleti aynen size de tatbik edilecek, her hakkınız gözetilecektir. Dışarıdan gelen düşmana karşı, Müslümanları koruduğumuz gibi, sizi de koruyacağız. Bu hizmetimize karşılık olmak üzere, Müslümanlardan hayvan zekatı ve uşr aldığımız gibi, sizden de, senede bir kere cizye vermenizi istiyoruz. Size hizmet etmemizi ve sizden cizye almamızı Allah’u Teala emretmektedir.) dedi.)
“Humus Rumları cizyelerini seve seve getirip, Beytülmal Emini Habib Bin Müslim’e teslim ettiler. Rum İmparatoru Herakliyus’un ordusuyla Antakya’ya hücuma hazırlandığı haber alınınca, Humus şehrindeki askerin de Yermük’teki kuvvetlere katılmasına karar verildi. Ebu Ubeyde Bin Cerrah şehirde memurlara bağırtarak, (Ey Hıristiyanlar! size zimmet etmeğe, sizi korumağa, söz vermiştim. Buna karşılık, sizden cizye almıştım. Şimdi ise, Halife’den aldığım emir üzerine, Herakliyus ile gaza edecek olan kardeşlerime yardıma gidiyorum. Size verdiğim sözde duramayacağım. Bunun için, hepiniz Beytülmal’a vermiş olduğunuz cizyelerinizi geri alınız! İsimleriniz ve verdikleriniz defterimizde yazılıdır.) dedi. Suriye şehirlerinin çoğunda da böyle oldu. Hıristiyanlar, Müslümanların bu adaletini, bu şefkatini görünce, senelerden beri Rum imparatorlarından çektikleri zulümlerden, işkencelerden kurtuldukları için bayram yaptılar. Sevinçlerinden ağladılar Çoğu seve seve Müslüman oldu. Kendi arzularıyla Rum ordularına karşı, İslam askerine casusluk yaptılar…”(9)
(1) İslam Tarihi (İbnü’l-Esir) 10. Cilt
(2) Batı’nın Doğu Politikasının Ahlaken İflası (Ahmet Rıza)
(3) Büyük Türk Tarihi (Joseph Deguignes) 4. Cilt
(4) Tarih Şuuru (Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma)
(5) Urvetu’l Vuska (Cemaleddin Afgani-Muhammed Abduh)
(6) Batının Darağacında İsyan (Recep Şükrü Apuhan)
(7) Cevab Veremedi (Dıya-ül-Kulüb) (Harputlu İshak Efendi)
(
Cevab Veremedi (Dıya-ül-Kulüb) (Harputlu İshak Efendi)
(9) Cevab Veremedi (Dıya-ül-Kulüb) (Harputlu İshak Efendi)
FİKRET OĞUZTÜRK