Cezaevinin bazı değişmez kuralları vardır. “Sübyana el kalkmaz” kuralından dolayı bir çocuk tutuklu size durduk yerde küfretse, tekmelese veya yüzünüze tükürse ses çıkaramazsınız. Eğer müdahale ederseniz etrafınızda ne kadar mahkum varsa, aletleri(şiş) çeker size saplamaya başlarlar. Bizim duyduğumuz kadarıyla adli mahkumlar arasında bazı ağaların çocukları cinsel yönden kullanmalarından doğan bir kuralmış bu. Bir diğer kural “kadınlar koğuşu mahkumun namusudur”. Mahkemeye gidiş gelişler veya her hangi bir şekilde kadınlar koğuşu mensuplarına en ufak bir sarkıntılığın bedeli ölümdür. Bu bilgileri verdikten sonra gelelim esas konumuza:
Kek ve pastalardan doyulduktan sonra birer okkalı keyif çayı dolduruldu ve sohbet başladı. Gençler gayet ustaca sohbeti cinsel yöne kaydırdılar. Hepimizin erkek olduğundan, haliyle kadın ihtiyacı duyulduğundan bahsedildi ve resmen İsmail’den kadın temin etmesi istendi. Bu talep gençlerin şerefsiz İsmail’e tuzak sorusuydu. İsmail, “Ayıpsınız gençler bu nasıl laf. Kadınlar koğuşunun hepsi bizim bacılarımız” dedi.
Akıl hastası gence tecavüzün şahidi Türkistanlı sinirlenerek, “Ulan dümbük, sen bir divane erkeği ……. Ayıp olmuyor da biz karı isteyince mi ayıp oluyor? ” deyip İsmail’e tekme yumruk girişti. Zaten sabahtan beri olayı duyanlar sinir küpü olmuşlar. Eli yeten ayağı yeten, ölür mü kalır mı demeyip İsmail’e giriştiler. İkinci kat merdivenlerinden palas pandıras alt kata indirdiler. Daha önce kıvrılarak hazırlanmış yatak çarşafıyla ayaklarını bağlayıp iki kişi iki taraftan çarşafın ucunu çekince çarşaf oldu bir falaka değneği. Bir metrelik sopa çıkarıldı. Tabanlarına vur Allah vur. Yalvarmalara yakarmalara hiç kimse kulak asmıyordu. Sonunda İsmail’in kanserden dolayı gırtlağına açılmış ve bir aparat yerleştirilmiş olan yerden kan gelmeye başlayınca haline acınıp dayak faslına son verildi.
Külçe gibi yere yığılan şerefsiz İsmail, bir iki kişi tarafından sürüklenerek koğuş kapısına götürüldü. Nöbetçi gardiyan çağrılarak kendisine İsmail’in işlediği suç ve uygulanan ceza söylendi. “Bu şerefsizi hücreye kapatın ve bizden habersiz çıkarmayın. Çıkarırsanız sonunu siz bilirsiniz” denildi. Gardiyanlar siyasilerden korktukları için verilen emre itaatsizlik etmeleri mümkün değil di. Doğruca İsmail’i hücreye attılar.
Aradan bir hafta geçmemişti ki, Başgardiyan savcının geleceğini söyledi. İstense Başsavcı falan takılmaz ama devlete olan saygıdan sıra olundu. Demir kapı açıldı. Bir grup gardiyan ve peşinden Cezaevi Savcısı Refik Ağa içeri girdi. Bir de ne görelim? savcının yanında Şerefsiz İsmail…