turkkahvesiforum
turkkahvesiforum
turkkahvesiforum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

turkkahvesiforum

hobby ve paylaşım
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» ordudan bir kaç kare
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyPerş. Şub. 25, 2010 12:31 am tarafından orkum

» En son kar manzaraları
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyPtsi Şub. 08, 2010 9:43 am tarafından sahrap

» Kızıma ördüğüm bere
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyPaz Şub. 07, 2010 1:23 am tarafından sahrap

» Yaylada kış
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyCuma Şub. 05, 2010 1:13 am tarafından dagli

» Çanakkalede kar manzaraları
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyÇarş. Şub. 03, 2010 5:29 pm tarafından sahrap

» ARAYIP SORMAM SENİ
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyPaz Kas. 08, 2009 6:17 pm tarafından dj-efs-yak

» BİLİRSİN YÜZÜM TUTMAZ
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyPaz Kas. 08, 2009 6:15 pm tarafından dj-efs-yak

» ''MÜSLÜMAN'A HARAM'' ÇEŞMESİ
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyPaz Kas. 08, 2009 6:11 pm tarafından dj-efs-yak

» FARE KAPANI HiKAYESi
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyPaz Kas. 08, 2009 6:07 pm tarafından dj-efs-yak

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Forum
Ortaklar
bedava forum
Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  
TakvimTakvim
Forum

 

 BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
hiddeti




Mesaj Sayısı : 94
Reputation : -1
Kayıt tarihi : 15/07/09

BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) Empty
MesajKonu: BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1)   BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1) EmptyPerş. Tem. 16, 2009 9:09 pm

Burası Sağmalcılar(Bayrampaşa) Cezaevi F-101 koğuşu. Yıl 1977. Mensupları çoğunlukla üniversite öğrencisi sağ siyasi tutuklular. Toplam 41 kişiler. İslam dininin lütfettiği bayram yaklaşıyor. Bayramı dört duvar arasında geçirecek olmalarının verdiği burukluk hemen hemen hepsinin yüzünde okunuyor.

Koğuş iki katlı. Girişinde ufak bir mutfak ve devamı geniş bir salondan ibaret. Bu salon yemek yenilen, televizyon seyredilen, gazete/kitap okunulan ve sohbet edilen yer. Üst katta iki katlı ranzaların bulunduğu yatakhane ve mutfağın üzerine denk gelen bölgede tuvaletler ve banyo yer alıyor.

Ranza mahkumların adeta evi, her şeyi. Kimisi tüllerle etrafını çevirmiş, kimisiyse küçücük ampullerle süslemişler. Geceleri cıvıl cıvıl, rengarenk bir dünya. Sohbet etmek isteyenler buralarda üçer beşer kişi kümeleşiyorlar. Memleket meselelerinden tutturun da, akla ziyan fıkralara kadar demli sohbetler yapılıyor.

Gece yarılarıysa Kimyacı ve Adanalı gibi birkaç muzibin şaka alanı oluveriyor yatakhane. Vay mı ki, sırt üstü ve ağzı biraz açık yatan birisini görsünler. Hemen bir Maltepe veya samsun yakılıyor, filtresi koparılıyor ve yatan mahkumun dudağının köşesine hissettirmeden yerleştiriliyor. Uyuyan kişi önce normal nefes alışıyla, sonra sanki uyanıkmışçasına sigarayı yudumluyor. Bu şakada hep ranzanın altında yatanlar tercih ediliyor. Uyuyan adam ağzındaki sigarayı soluyarak veya uyanıkmış gibi içmeye devam ediyor. Uyanmaması için muzipler ve seyircilerinde muazzam bir sessizlik hakim oluyor. Şahıs öyle bir an geliyor ki, sigarayı çekince dudağı yanmaya başlıyor. Gayri ihtiyari eliyle ağzını ovuşturmaya kalkışıyor. İşte ne oluyorsa bundan sonra oluyor. Sigaranın közü yüzüne dağılınca büyük bir yanık acısıyla yataktan fırlıyor. Bu sefer de kafasını hızla üst ranzanın tavanına çarpıyor. Tam bir şeytan çarpmış vaziyette salak salak etrafına bakıyor. Kahkahaların bini bir para. Adam nerdeyim? Ne oldu? diye düşünürken hali pür melali gerçekten görmeye değer.

Kimyacı ve refiği(Suç ortağı) Adanalı’nın puştlukta üstlerine yoktur. Mübarekler sanki fıkra ve şaka makineleri. Herkesin bildiği uyuyan kişinin başı ucunda iki bardakla su aktararak çıkarılan sesle uyuyan mahkumu altına işetmeye kalkışmıyorlar. Onların nevi şahıslarına münhasır, patentleri kendilerinde sayılamayacak şakaları vardır.
İşte birkaç örnek daha:

Sırt üstü ve ağzı açık yatan beş altı kişinin ağzına birer damla reçel damlatmak. Ne mi oluyor? Ağzına reçel damlatılanlar istisnasız sabah uyanır uyanmaz banyoya koşuyor. Banyo dediğimiz tüpte ısıtılan bir teneke sudan ibaret. Tenekede iyice ısıtılmış su banyoda normal su ile ılıştırılarak banyo ihtiyacı karşılanıyor. Yalnız bir tenekede su ısıtma imkanı olduğu için banyonun önünde itiş kakış başlıyor. Koğuştan gelen kahkahalarsa gırla.

Geceleri bazı mahkumlar için kabusa dönüşüyor. Uyurken margarin yağının kağıdı uzunlamasına birkaç parçaya düzgünce kesiliyor, yarım santim eninde katlanılarak uyuyan bir kişinin ayak parmakları arasına hissettirmeden yerleştiriliyor. Çakmakla taban tarafından kağıtların ucu tutuşturuluyor. Kağıdın alevi bir tarafa, kağıttaki kızgın yağ şahsın ayağını yakmaya başladığına uykudan fırlayıp eliyle ayağını ağzına doğru götürmeye çalışarak üflemesi seyredenleri altlarına bevlettirecek derecede güldürüyor.

İnsanlar akşamları ayaklarını yıkadıktan sonra yatağa girerken çorap giymeye başlıyorlar. Sülüs kesme diye tabir edilen ayak yakılmasından kurtulmak için. Ama bilmiyorlar ki, ordu müdahale etmezse demokrasilerde çare tükenmez. Baş belası Kimyacı ve Adanalı buna daha ilk gecede demokratik çare buluyorlar. Uyuyan kişinin çoraplarını ağır ağır parmak uçlarından çekiyor, birkaç santim çorap boşta kalınca bir jilet darbesiyle işi bitiriyorlar. Çorap ayaktadır ama burnu gittiği için parmaklar meydanda. Yavaş yavaş kağıtlar yerleştirilip tutuşturuluyor. Bu sefer yağdan da vazgeçtik naylondan mamul çorabın eriyerek ayağa yapışması daha büyük ıstırap veriyor.

Mahremiyetten dolayı açıkça anlatamayacağım, uyuyanların bir yerlerine beş altı metrelik naylon ip bağlayıp, diğer ucunu da ranzasının bir tarafına bağlamak. Sabahleyin kalkınca beş on adım attığında düştüğü duruma ve yaşadığı şoka bir de kahkaha şoku eklemek gibi.

Bir de koğuş olarak yeni gelenlere yapılan bir muziplik var. Anlatmadan geçemeyeceğim.

Bu öyle bir tezgâh ki eşi benzeri yok. Kolektif bir ruh isteyen, hemen hemen herkesin başından geçen ve büyük ketumiyet isteyen bir tezgâh. Hiç kimse bu tezgâhla ilgili yeni gelenlere hiçbir şey anlatmıyorlar. İşin esası sürprize dayalıdır. Bir önceki tezgâhtan sonra yeni gelen mahkumlar 8-10 kişiyi bulunca, bir akşam yemeği sonrası bunlar koğuş başkanının talimatıyla üst kata alınırlar. Üst kattan alt katı görmek mümkün değildir.

Yeni mahkumlara üst katta:
“Çıkacağınız duruşmalarda heyecanlanmamanız ve hakim/savcı soruları karşısında bocalamamanız için aşağıda temsili bir yargılamaya tabi tutulacaksınız. Bu duruşma bir mahkemede olması gereken her şeye sahiptir. Hakim, savcı, sizin seçeceğiniz avukatlar, mübaşir, yazıcı, gardiyan, jandarma, davalılar ve aleyhte yada lehte şahitler olacaktır.” Denilir ve gayet ciddi olunarak bunlar inandırılır.

Alt katta 3-4 metre uzunluğunda metal bacaklı, formika kaplı iki masa boylamasına birbirine bitiştirilir. Arkadaki masanın üzerine bir bank konur. Burası hakimlerin yeridir. Bu tezgâhın arkasının görünmemesi lazımdır. Bunun için yukarıdan aşağıya bir battaniyeyle örtülür. Masanın altına, bir ucu sütre gerisinde iki güçlü kişinin elinde bulunan, diğer ucu da mahkumun üzerinde duracağı şekilde masanın ön tarafına doğru bir battaniye serilir.

Hakimlerin birkaç metre ilerisinde iki adet sağlı sollu masa vardır. Bunların birisi savcı diğeri avukatlar içindir. Tam karşılarında ise şahitlerin bulunduğu yer mevcuttur.

Üst kattan gardiyanlar ve jandarma mahkumu güya kelepçeleyerek duruşma salonuna indirirler. Kişiye “Türk adaletinin karşısında yalın ayak durulur” diyerek ayakkabıları çıkartılır ve bir ucu mahkumun görmediği masanın arkasındaki iki kişinin elinde bulunan battaniyenin üzerine kadar getirilir.

Mahkuma avukatlar gösterilerek avukat seçmesi, şahitleri göstererek şahit seçmesi istenir. Mahkum seçmeleri yaptıktan sonra duruşma başlar. Ortam gayet ciddidir. O kadar ki, gerçek mahkemelerin duruşmalarından dahi ciddidir. İlk tur normal geçer savcı iddianameyi okur, mahkeme reisi ve savcı sanığa, şahitlere konuyla ilgili sorular sorar. Mahkumun gösterdiği şahitler mahkumun lehinde ifadeler vermiştir. Sanık avukatı savunma yaparak tahliye talebinde bulunur.

İkinci tura gelindiğinde durum değişir. Mahkumun gösterdiği şahitler, “Hakim bey söyleyeceklerimiz var” diyerek mahkumun sadece silah taşımakla kalmayıp en az 5-6 kişiyi öldürüp gömdüğünü söylerler. Peşinden avukatı, “Sayın hakimim, ben böyle bir sanığın vekaletini aldığım için kendimden utanıyorum. Bu gördüğünüz masum yüzlü cani tam bir suç makinesidir. Hayatta kalması, kaldığı cezaevindeki mahkumların can güvenliği açısından oldukça sakıncalıdır. Yüce mahkemenizden idamını talep ediyorum.” der. Mahkum tam bir şoktadır. Dalgamı geçiliyor veya duruşmada tecrübe edinmenin yeni bir boyutumudur bir türlü anlayamamıştır. Kafası allak bullak pel pel bakıp durur.

Mahkeme reisi; “Karar” deyince herkes ayağa kalkar. Hakim kararı okur:
“Sanık falanca oğlu filancadan doğma…. Dosyadaki delilerin ve şahitlerin ifadeleri ışığında suçlu bulunmuş olup Türk Ceza Kanunu’nun falanca maddesine göre idam cezasıyla cezalandırılmasına, idamın infazından sonra cenazesinin Eşekler Adası’na defnine oy birliğiyle karar verilmiştir.”

Mahkeme reisi kararı okuduktan sonra elindeki kurşun kalemi kırar ve “Al jandarma” der.

“Al jandarma” emri masa arkasında mahkumun görmediği ve üzerinde durduğu battaniyenin birer ucunu tutmuş olan iki güçlü kuvvetli kişiye sinyaldir. Bu lafı duyunca hızla battaniyeyi çekerler.
Battaniyenin ayağının altından hızla çekilmesi mahkumun kıç üstü çakılarak ayaklarının havaya kalkmasını sağlar. Mahkum kahkahalar arasında şokun şokundadır

Cezaevinde şakasız, şamatasız günler geçmez. Çay, sohbet, kitap, gazete, volta, televizyon ve şaka derken zaman biraz hızlanır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
BİR İSYANIN ANATOMİSİ(1)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» BİR İSYANIN ANATOMİSİ(7)
» BİR İSYANIN ANATOMİSİ(6)
» BİR İSYANIN ANATOMİSİ(5)
» BİR İSYANIN ANATOMİSİ(4)
» BİR İSYANIN ANATOMİSİ(3)

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
turkkahvesiforum :: ŞİİR - EDEBİYAT - FIKRA :: ANILARINIZ-
Buraya geçin: