Ertesi gün koğuşlara ekmek dağıtan mahkumdan durum öğrenilir. Anons yapılınca o günlerde birkaç kere sahte infaz düzenleyerek adamlarını firar ettiren karşı taraf 10 ayrı suçtan tutuklu ve tahliyesi gayri mümkün arkadaşlarının da bu yolla dışarı salınacağını sanarak prosedüre uygun marşlarla infaz kalemine kadar getiriler.
İnfaz kalemi görevlileri: “Böyle bir tahliye emri bizde yok” deyince aralarında tartışma çıkar.
Bu esnada hoparlörlerden mehter marşı çalınmaya başlayınca olayın ne olduğunu anlar ve cam çerçeve dağıtırlar.
Bir garip insan, Pepe Cello. Herkes böyle çağırıyor. Koğuş meydancısı bir gariban. Ağrılı. Dışarıda tombalacılık yapıyormuş. Bir kişiyi bıçaklamaktan tutuklanmış. Oldukça çalışkan pırıl pırıl bir genç. Koğuşta en çok Kimyacı’yla muhabbeti var. Öbür bölmede kalan sol görüşlülerin de Allah’a inandığını iddia eder durur Kimyacı’ya. Kimyacı ona onun anlayacağı lisanda Marksizmi anlatır ve “Bir Marksist eğer Allah’a inanıyorsa ya yalan söylüyor ya da Marksizmi bilmiyor” der ama Pepe Cello hala ikna olmaz.
Dışarıdan süt getirttirir. Yarımşar kiloluk reçel kavanozlarına yoğurt yapar ve koğuşta satar. Nasıl becerir bilinmez ama yoğurdu gerçekten nefistir ve hemen hemen koğuşun tamamı yoğurduna tiryaki olmuştur. Bir akşam hamsi kızartma yemeği çıkmıştı. Yemekten tam kalkılacağı sırada Pepe Cello elinde büyük bir tepsiye dizdiği yoğurtlarla geldi, kekeleyerek ”E e evet Pe pe pe Pepe Cello yoğurtları servise hazır. Ağızlarınıza layık abiler.”
Koğuşun yarısından fazlası birer kavanoz yoğurt aldı ve afiyetle yedi. 10-15 dakika sonra birisi, “Yahu biz ne yaptık. Demin balık yemiştik üstüne de yoğurt yedik. Hapı yuttuk hepimiz zehirlendik.” Haydaaa koğuşta bir tantanadır aldı başını gidiyor. Kimisi aramızda sadece havalandırmamızın(07-19 arası açık bulunan ve volta atılan alan) bulunduğu revire sesleniyor, kimisi nöbetçi gardiyana durumu bildiriyor. Sonuç hiç kimseye bir şey olmuyor. Böylece antitoksidan özelliği olan yani zehirlenme vakalarında zehri etkisizleştirmek için yenilen yoğurtla balığın peşpeşe yenilmesinin insanı zehirlemediğini tecrübeyle öğrenmiş oluyoruz.
Havalandırma yaklaşık eni 10 m, boyu 20 m civarında, uzunlamasına bir tarafında F 101 Koğuşu, diğer tarafında ise revir vardır. Kısa cephelerinden birisi cezaevi binasının ana gövdesindedir. Diğeri ise dışa bakmaktadır. Bu dışa bakan duvar yaklaşık 5-6 m yüksekliğinde kalın taş duvar ve onun üzerine de sonradan yapılma 2 m lik tuğla duvar vardır.
Havalandırmanın iki yanında koğuş ve revir, parmaklıkları dahil kapılarına kadar simetriktir. Yalnız revirin havalandırmaya olan kapısı sağlamca kaynaklanarak iptal edilmiştir. Bunları anlatmamdaki maksadım bu yazı dizimin ileriki bölümlerinde revir, havalandırma önem arz edecektir.
Revir, iki katlı ve bize bakan koridor boyunca tek tek hücrelerden meydana geliyor. Her hücrede bir yatak, bir lavabo ve bir WC vardır. Akşam 19’dan sabah 07’ye kadar hastalar hücrelerinde kitli kalırlar ve ancak acil bir durumda açılır. Tüm hücrelerin anahtarları revirin meydancısındadır. Meydancının gardiyanlardan izinsiz gece her hangi bir revirin kapısını açması suçtur.
Revirde, Malatya Cezaevi’nde aklını kaybetmiş 18 yaşlarında bir genç var. Malatya’dan Bakırköy Akıl Hastanesine sevk edilmiş, Akıl Hastanesi ilgili raporu tanzim etmiş ama kaplumbağa hızıyla yürüyen adalet mekanizmasından dolayı aylardır Malatya’ya gönderilmeyi beklemektedir. Öyle bir akıl hastasıdır ki, tek kelime konuşmayan, sabit bir noktaya dalıp giden ve etini sıktığınızda hiçbir tepki vermeyen bir gariptir.
Yine 50 yaşlarında gırtlak kanseri, sahte elmas kralı denilen İsmail isminde bir kişi de revirde kalmaktadır.