İKİ RUS ASKERİ VE İKİ ERMENİ KADINLARIN KARINLARINDAKİ ÇOCUKLARIN CİNSİYETİ ÜZERİNE İKİŞER MECİDİYESİNE BAHSE TUTUŞTULAR. KADINLARIN KARINLARI BIÇAKLA DEŞİLDİ. BİRİNDEN BİR OĞLAN ÇOCUĞU ÇIKTI. DİĞERİ İÇİN ÇOCUK TEŞEKKÜL ETMEMİŞ OLDUĞUNDAN ANCAK TAHMİNLERE YOL AÇTI. Beş dakika sonra, dört Rus ve altı Ermeni oraya altı Müslüman kızı getirdiler. Ermenilerden Muş’un Ziyaret köyünden olan birini tanıdım. Genç kızlar, bir sıranın üzerine oturtuldular. Bir Rus zabiti yaklaştı ve aralarından birini seçip götürdü. Bunun üzerine Rus askerleri kızlara dua etmelerini bildirdiler. GENÇ KIZLAR NAMAZA DURDULAR VE BU SIRADA İNSANLIK DIŞI TECAVÜZLERE MARUZ KALDILAR. O sırada Kazaklar Ermenilere beni göstererek şöyle diyorlardı:”
“Bu Müslüman askerine namazlarının böyle kılınıp kılınamayacağını sorunuz. BÜTÜN MÜSLÜMANLAR BU ŞEKİLDE NAMAZ KILDIRACAĞIMIZI ONA SÖYLEYİNİZ.”
“… Köyün içinden canhıraş çığlıklar yükseliyordu. Kadıncağız Mihran tarafından yere yıkıldı ve bu Ermeni tabiata aykırı fillerde(tecavüz) bulunduktan sonra kadının karnını yardı ve aldığı çocuğu boynuna bağladığı bir iple bir ağacın dalına astı.”
Mehmed, Hasan, Hüseyin isimli üç kişinin ifadesinden:
“… evvela yirmiden fazla çocuğu öldürdüler. Sonra, hamile kadınların karınlarını bıçakla deşip ceninleri çıkardılar ve bunları süngülerin ucuna takıp babalarına gösterdiler. Suç ortaklarını ölmekte olan kadınlara işkence yapmaya çağırdılar.”
Siirt Jandarma Bölük Komutanı Basri Bey’in bahsettikleri:
“Cesetler arasında burunları, kulakları kesilmiş, gözleri oyulmuş erkekler, başları gövdelerinden ayrılmış, parça parça edilmiş çocuklar görülüyordu. Fakat, öldürülmüş genç bir kadınla bir kızın hali bizi son derece müteessir etti. Kadının karnı bir bıçakla deşilmişti. Kadının karnındaki çocuk parçalandıktan sonra yine anasının karnına konmuştu.”
Hizan kasabasından Osman oğlu Mustafa’nın yeminli ifadesi:
“… On gün sonra düşmanın terk etmesi üzerine köye döndük. Gördüğümüz manzara tüyler ürperticiydi. Köy sanki insan cesetlerinden inşa edilmişti. Kadınlar parçalanmış ve ağaçlara asılmıştı. Ermeniler ve Ruslar erkeklerin gözlerini oyduktan sonra, nişan tahtası gibi kullanmak maksadıyla onları ağaçlara bağlamışlardı. Çocuklar ikiye biçilmişti. Eşya namına ise bir şey bırakılmamış, her şey tahrip edilmişti.”(2)
Ermeniler tarih boyunca zulüm ve vahşet yapmışlardır. Zulüm yapmaları için Müslüman veya Hıristiyan fark etmemiştir. İşte bu ve bunun gibi nedenlerle Ermenileri sadece Müslümanlar değil Hıristiyanlar da pek sevmezler. Hz. İsa’nın havarilerinden Barthlemy ve Judo’nun Ermeniler tarafından derileri diri diri yüzülerek öldürüldüğü bazı kaynaklarda yer almaktadır. Bu ve buna benzer nedenler ve mezhep farklılıklarından dolayı Hıristiyan alemi Ermenileri sevmezler sadece çakal ve maşa olarak kullanırlar.
Rus yüzbaşısı İvan Gokilaviç Pilyat Ermeniler için şunları yazmıştır:
“… Ermenilerle bir dereceye kadar teması olan Ruslar, Ermeni medeniyeti ve yararlığı üzerine, biraz başka türlü düşünce hasıl etmişlerdir. Bunları:oldukça eli sıkı, şaşırtıcı aç gözlü ve ancak başkasının sırtından geçinebilir bir millet olarak tanımışlardır. Rus köylüsü, Ermenilere başka türlü hüküm verirdi. Rus erlerinden birkaç defalar, şu sözleri işittim:”
“Ermeniler hoş millet! Türkler bunları becerdiler, fakat iyi kesemediler; bir tane kalmayıncaya kadar kesmeliydiler.”
Rus birlikleri arasında Ermeni erat, her hususta daima en aşağılık sayılmıştır. Ermeniler daima, perakende hizmeti ve cepheye gitmemeyi tercih etmişlerdir. Ermenilerden bir çok asker kaçakları ve kendi kendine yaralamalar, savaşın başından beri bunlar hakkındaki bu düşünceyi belgelemiştir. Fakat Türklerin Erzurum’u geri almalarına kadar geçen iki ay içinde Ermenilerden bizzat gördüğüm ve işittiğim haller, bunlar hakkındaki her türlü faraziye ve tasavvurun üstündedir.”(3)
1- Adana’da Ermenilerin Yaptıkları Katliamlar Ve Fransız Ermeni İlişkileri (Yusuf Ziya Bildirici)
2- Moskof Mezalimi (Kadir Mısıroğlu 2. cilt)
3- Kars İli Ve çevresinde ermeni Mezalimi (Prof. Dr. M. Fahrettin Kırzıoğlu)
Ermeni Vahşeti(5)
İngiltere Başbakanı Lord Curzon Avam Kamarası’nda 1920 Mart’ında konuşurken Ermeniler hakkında şunları söylüyordu:
“Bana öyle geliyor ki, siz Ermenileri 8 yaşında pek temiz ve masum bir kız gibi zannediyorsunuz. Bunda çok yanılıyorsunuz. Zira Ermeniler, özellikle son vahşi davranışları ile ne kadar kan dökücü bir toplum olduklarını bizzat kendileri ispat eylemişlerdir.”
”ingiltere’nin Erzurum Konsolosu Bnb. R. E. Trotter 1879’da şunları söylüyordu:
“Ermenilerin bu kavgacı tutumları kendilerine büyük sıkıntı verebilir“
aynı yılda Trabzon Konsolos Yardımcısı Biliotti’de şunları söylüyordu:
“Bana bilgi aktaran Ermeni:”
“Savaş içinde Türklerin idaresinde iken bugünden daha mutlu idik, dedi.”
1880 yılında Valantine Baker Paşa ise şunları söylüyordu:
“Ermeniler gelecek için büyük emeller beslemektedirler.bu emelleri uygulanabilir olmadıktan sonra, kendileri için de tehlikelidir.”
1879 yılında İngiltere Büyükelçisi Sir H. Layard ise konuyla ilgili şöyle diyordu:
Ermenilerin azınlıktan oldukları unutulmamalıdır. Birçok yerdeki halkın çok küçük birer parçalarıdırlar. Bir Ermeni milleti yaratmak için aynı entrikalar bu sefer Anadolu’da çevriliyor.”
1897 yılında Amerikalı gazeteci Dr. George H. Hepworth Ermeniler için şunları yazıyordu:
“Öldürme olayları Ermeni çetelerinin yüzünden olmuştur. Eğer bunlar olmasalardı veya sessiz dursalardı asla öldürme hadisesi olmazdı. İnkâr edilmesi imkânsız olan gerçek budur. Bütün karışıklıkları kendileri çıkardılar. Fakat neticelerine Ermeni toplumu katlandı. Kendileri kaçtılar. Şayet İngiltere veya Rusya’nın sempatisi ve teşviki olmasaydı, bir şey yapamayacak kadar zayıf kalacaklardı.”(1)
“Roma İmparatoru Nereon’un sarayında en gözde yazarlarından Petron’un Ermeniler hakkındaki yazısında (Ermeniler de insandır. Fakat evlerinde dört ayak yürürler.) demektedir.”
Rus şairi Lermontof da Ermeniler için (Sen kölesin, sen korkaksın, sen Ermenisin) demişti.
“Ermeniler Bizanslılardan hayvanca muamele görüyorlardı. Hatta Kayseri metropoliti Mark bile, Ermenilere karşı hakaret edici tavırlar takınıyordu. Meselâ çok iri köpeğinin adını Armen(Ermeni) koymuştu. Ermeniler için “Köpek” lakâbı kullanıyordu. Gagik(Ermeni lideri) bir gün birkaç dostuyla bu Metropolit’i ziyarete giderek bu köpeği görmek istedi ve niçin buna Ermeni adını verdiğini sordu. Metropolit’te ona şu cevabı verdi: (Bu çok güzel bir köpektir. Bunun için ona bu adı verdim.)
“Kral kendi milletine yapılan hakaretin intikamını almaya yemin etmişti. Adamlarına işaret, ederek Metropolit’le köpeğini bir çuvala koydurup kapattı. Bastonuyla köpeğe öyle bir vurdu ki, köpek can acısından Metropolit’i ısırdı. Metropolit’te öldü.”
“1781’de İstanbul’da büyük bir yangın çıktı. İki gün iki geceden fazla sürdü. Cibali’den, Aksaray, Koksa, Cerrahpaşa, Topkapı, Mevlevihane’ye kadar kül oldu. Vakit vakit çıkan bu yangınların Rusların idare ettiği Rum ve Ermeni gizli teşkilâtı tarafından yapıldığı ve geniş sahalarda köhne ahşap evlere kundak sokularak Türk mahallelerinin yok edilmesi ve Türklerin fakir düşmesi planı takip olunuyordu.”
FİKRET OĞUZTÜRK