“Mahmut’un eşi Nasibe’nin başı kesilmiş, beş yaşındaki küçük oğlu Şükrü de Ermeniler tarafından öldürülmüştür. 10 yaşındaki kızı Cemile ise, gözleri oyulduktan sonra katledilmiştir.”
“… 16 yaşındaki kızı Aslı’nın ırzına geçmeyi deneyen Ermenilere karşı koymasını müteakip, gece Osmanlı birliklerine sığınmaya çalıştığı sırada Ermeniler tarafından alçakça öldürülmüş ve derisi yüzülmüştür.”
“Ayşe’nin eşi Kamil, üç aylık oğlu Şerif, ayrıca Rukiye adında bir hanım feci şekilde öldürülmüşler, cesetleri de köpeklere atılmıştır.”
“… Mennan, Kişemiş ve Zeynep adlı çocuklarında ırzlarına geçilmiştir.”
“… On yaşındaki sultan iğfal edilmiştir.”
“Seksen yaşındaki Haydar efendi parça parça edilmiştir.”
“Vanlı yaşlı Hasan Ağa dövülmüş, işkenceye maruz kalmış ve derisi yüzülmüştür.”
“… Kızı Ziynet, altı yaşındaki küçük kızı Aliye, Yedi yaşındaki oğlu Mehmet Salih diri diri yakılmıştır.”
“(Van’da) Kaçanları kovalayıp onları sokak ortasında öldürüyorlardı. Şehirde kalan yüzlerce Müslüman erkek, kadın ve çocuk bu ermeni çeteleri tarafından işkenceye tabi tutulup öldürülmüşlerdir.”
“… Ermeni çeteleri de yolları üzerinde bulunan Kürt köylerindeki bütün erkekleri öldürmüşler ve binlerce çocuğu kılıçtan geçirmişlerdir.”
“GENÇ KADINLAR İLE BİRLİKTE 400’DEN FAZLA GENÇ KÜRT KIZINA TECAVÜZ EDİLMİŞ, YAŞLI KADINLAR İSE ÖLDÜRÜLMÜŞTÜR.”
“Yolar karınları deşilmiş, göğüsleri kesilmiş kadınların, parçalanmış çocukların, tecavüze uğramış genç kızların, gözleri oyulmuş erkeklerin cesetleri ile dolmuştur.”
“… Aram’ın, ekmek fırınlarında çocukları canlı olarak yaktırdığını öğrendik. Yolda, Salih Bey ile, 80 evlik Ekice ve 100 evlik Kömüs köylerinin Ermeni çeteleri tarafından tamamen yakıldığını gördük. Her tarafta, feci şekilde öldürülmüş kadın ve erkek cesetleri bulunuyordu. Fırınlarda kömür haline gelmiş çocuk iskeletleri görülüyordu.”
“(Van’da) Tahminen 80.000 kişiden müteşekkil bir grup, Şahmanis köyünde Ruslar ve Ermeniler tarafından saldırıya uğradı. Yarısından çoğu kılıç ve hançer darbeleri ile katledildi. Bunlardan ancak 2.000 kadarı Hoşab’a götürüldüler.”
“Bu insanların sayıları 15.000’e ulaşıyordu. Ruslar ve Ermenilerin beklenmedik saldırıları sonucunda, bu insanlar ve 2.000 Türk askeri, şarapnel ve mitralyöz ile öldürüldüler. Aralarından ancak 1.000 kadarı kaçmaya ve kurtulmaya muvaffak oldu.”
“Van Gevaş ve Havasur(Gürpınar) ’ın tahliyesinden sonra Ermeni köylüleri Van’dan gelen Ahdamar Kilisesi Piskoposu Vartan ile Tulunciyan Simon’un liderliğinde yüzlerce gruplar halinde Verandanis, Horavil, Der, Zikoh, Karkar Kürt köylerine saldırdılar. Yağma, tecavüz ve katliam bir birini takip etti. 200 civarında genç kız, Ermeni ve Rusların hayvani hislerini gidermek amacıyla Van’a götürüldüler. Bu saldırıya pek azı dayanabildi. Soyulmuş ve yakılmış köylerin ancak 200 sakini Ağırof Dağı’na sığınabildi. Bir müddet sonra bu zavallılar, Türk yöneticilerini bulacaklarını tahmin ile Müküs(Bahçesaray) ’e gittiler. Ancak orada bulunan Ermeniler de bu zavallılara tekrar saldırdılar. Bu katliamdan da mucize olarak yalnız birkaç kişi kurtulabildi.”
“Sokan(Saçakdibi) köyü 680 nüfusa sahipti. Bir gece, Ruslar ve Ermeniler köyü bastılar. Hiç kimse onlara mani olamazdı. Çünkü Müslüman halkın silahı yoktu. Cellatlar evleri yaktılar. Durum sakinleşince, birçok kadın ve çocuk, Kazakların kılıçları ve Ermeni ihtilalcilerin hançerleri altında can verdiler. Şafak’ta, gece kıyımından kurtulabilenleri bir eve topladılar. Kızlar ve genç kadınlar bilinmeyen bir yöne doğru yola çıkarıldı. Öğle vakti, köylülerin kapatıldığı yer ateşe verildi. Bu zavallılardan ancak 21’i mucize olarak bu katliamdan kurtulabildi.”
“Köyümüz 500 nüfuslu idi. Ermeniler ve Ruslar, köye saldırarak yağma ve katliam yaptılar. Katliamdan ancak 30 kişi kurtulabildi. Geri kalan diğerlerinin akıbeti bilinmemektedir.”
“… Kızları herkesin içinde iğfal ettiler, çocukları diridir yakıp, erkeklerin gözlerini oydular…”
“Önce Hatuniye Mahallesi’ne götürülen kadınları, daha sonra amerikan Müessesesi’ne yolda, 15 yaşında bir oğlu ve bebeği ile giden bir kadına rastladılar. Oğlan boğazlandı, kadın ise iğfal edildikten sonra ufak çocuğuyla birlikte öldürüldü. Bir çok göçmenin bulunduğu Amerikan Müessesesi’nden, Ermeniler ve Ruslar en güzel kadınları seçip, bir daha geri göndermemek üzere götürdüler. Hiçbir kadın onunu koruyamadı. Zorla kirletilmiş kadınlar arasında, Molla Kasım köyünden Fevzi Ağa’nın iki oğlunun karılarını, kızını ve Aynıs’lı İbrahim’in kızlarını öldürdüler. Göllü köyünden İsmail Ağa’nı 15 yaşındaki kızı Zeliha, fazla iğfalden öldü. Birçok Müslüman göçmen, kendilerine tatbik edilen işkencelerin kurbanı oldu.”
“… Hamile kadınların karınları deşilmiş ve rahimleri ebeveynlerinin gözleri önünde parçalanmıştır. Pek çok kadının göğüsleri, burunları ve kulakları kesilmiştir. Yeni doğan ve bunlardan biraz büyük çocuklar bu barbarlar tarafından kaynar sularda haşlanmış ve sonra da anneleri bunları yemeye zorlanmıştır.”
“Van’da yapılan katliamdan ancak halkın yüzde beşi kurtulabilmiştir...”
“… Kadınlara, hatta 8 yaşındaki çocuklara bile tecavüz edilmiştir…”
“… Sekiz, dokuz ve yedi yaşlarındaki Molla Şükrü efendi’nin kızı Fatma’yı, Binbaşıoğlu Şakir’in kızı Nigar’ı, Sılıklı Ali Mustafa’nın kızı Münevver’i iğfal etmişlerdir…”
“… Kadınlara ve genç kızlara ebeveynlerinin önünde tecavüz edilmiştir… Her ikisi de 12 yaşında olan Mencuoğlu Osman’ın kızları Nuriye ve Peluka, Arif’in 10 yaşındaki kızı Kudret, Mencuoğlu Osman ve Hasan’ın eşleri ile birkaç genç kadın, üç ay süreyle Ermeniler ve Ruslar tarafından insanlık dışı muamelelere maruz kalmışlardır.”
“Zübeyde adlı 15 yaşındaki bir kız çocuğu herkesin önünde iğfal edilmiştir.”
“Daha sonra 500 Rus ve Ermeni, Pekeriç köyünde, Ahmet Bey’in evinde saklanmış bulunan 150 kadını işkence yaparak iğfal etmişlerdir. Bunların arasında, Ahmet Bey’in karısı, Mustafa’nın 12 ve 14 yaşlarındaki iki kızı, Karçaylı Selim’in kızı, Molla Şükrü’nün 7 yaşındaki kızı da bulunmaktadır…”
“Bunlar önce, 20’den fazla çocuğu boğazlamışlar, bazı hamile kadınların karınlarını bıçakla kesip, içinden çıkan çocukları süngülerin ucuna takıp babalarına göstermişlerdir…”
“. Şimdi 250 Müslümandan kurulu olan köyümüzden geriye 35 kişi kaldık. Hepimiz sefalet içindeyiz.”
“Rus askerleri Soldoy’dan 12 yaşındaki kızın, ayrıca Hathavur Vergi Memuru Osman Efendi’nin kızının ırzına geçmişlerdir.”
“… Eyüboğlu Mustafa’nın 12 yaşındaki kızının ırzına geçmişler ve Hasan Ağa’nın kollarını kestikten sonra diri olarak yakmışlardır…”
“Gece Dirona köyünden Paslıoğlu Ali’nin 18 yaşındaki kızı Emine’nin gözlerimiz önünde ırzına geçtiler. Kız kardeşi Hatice’nin bebeği, Ruslar tarafından havaya atıldı ve kılıçla iki parçaya bölündü. Ruslar, diğer çocukları da öldürdüler. Kolakoğlu Hasan’ın eşi Emine ve 8 yaşındaki kızı Şükrüye, daha isimlerini bilmediğim diğer pek çok Müslüman kadın alçakça kirletildi. Bu vahşi manzaralara tahammül edemeyen ve masumların lehine müdahalede bulunmak isteyen Rum kadınlardan biri, Ruslar tarafından derhal dipçik ve süngü ile öldürüldü.”(3)
Türk askeri kuvvetlerince Van’ın ele geçirilişinde kurtarılanlardan Hatuniye mahallesi Miracoğlu Süvari Çavuşu Osman’ın karısı Nigar Hanım’ın alınan ifadesinden bir bölüm:
“… Hayli zaman geçtiğinde daha bir çok aile getirildi, oradan da Amerikan Müessesi’ne sevk olunduk. Bir müddet adam başına birer somun verildi. Bir aralık da akşamları birer miktar yahni verildi. Verilen somunları yiyenlerin saçları dökülerek ve kanlı sular akarak ölür ve cesetleri şişer idi. Beş çocuğumdan dördü bu şekilde öldü. Amerikan Müessesesi’ne Rusların topladığı erkek ve kadınların tahminen 8.000’inin işkenceye uğradığı anlaşılıyordu. Bunlar bahçelerde ve Müessese’nin görünür yerlerinde bulundurulmuyorlardı. Orada iki ay kaldık. O kadar nüfus bu müddet içinde yedikleri somunlardan telef oldular, bunlardan ancak 150 kadarı kurtuldu. Oradan bizi Hacı Ziya Bey’in hanesine doldurdular. Gerek evvelce bulunduğumuz Amerikan Müessesesi’nde ve gerekse bu evde bizlere yapılmadık ahlaksızlıklar ve fenalıklar kalmadı. İhtiyar kadınlara bile büyük bir kinle tecavüz edildi. Yedi yaşından büyük erkek çocukları ise Ermeni gençlerinin defalarca tecavüzleri neticesinde telef oldular. Bulunduğumuz müddet içindeki geceler, Kazaklar gelir, beğendikleri kız ve kadınları götürür, sabahleyin bazılarını getirirlerdi. Gündüzleri de Kazaklar ve Ermeniler içeriye girer, gözü tuttuklarını götürürlerdi ve çok vakitlerde şenlik düzenler, Müslüman kadın ve kızlara topluca tecavüz ederlerdi. Beğenmedikleri kadınları da yüzlerine tükürerek eziyet ederlerdi. Bizleri dışarı çıkarır, vefat eden cenazelerin ırzına gözlerimizin önünde taş ile kazık çakar, sonra da kuyulara doldururlardı ve (Sizi de böyle yapacağız) derlerdi. Hatta Muhasebe Katiplerinden Hoca Hüseyin Efendi’nin kızına ve Yoğurtçuoğullarından Kumru’ya ve benim tanımadığım 15’ten fazla kadına sürekli tecavüz etmeleri sebebi ile acı içinde ölümlerine neden oldular.”(4)
Ermeni konusunun başlarında da bahsettiğimiz (Üç Beyinsizler) ’den Cemal Pasşa’nın nedendir bilinmez sonraları kafası çalışmaya başlamış ve Ermeniler konusunda oldukça ilginç ve güzel bir tespitte bulunmuştur. Cemal Paşa’nın tespiti şöyledir:
“Osmanlı Hükümeti’nin Doğu Anadolu vilayetlerinden bir buçuk milyon kadar Ermeni naklettirmiş olduğu bunlardan altı yüz bin kadarının yollarda kısmen öldürülmüş ve kısmen de açlık sefaletten ölmüş olduklarını kabul edelim. Fakat Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis vilayetlerinin Ruslar tarafından istilası sırasında oralarda oturan Türk ve Kürtlerden acaba ne kadarının Ermeniler tarafından en barbarca cinayetlerle öldürülmüş olduklarını ve ne kadarının göç esnasında telef olduklarını bilen var mı? İşte biz haber verelim ki, bu yüzden ölen Müslüman miktarı muhakkak bir buçuk milyonu geçer. Ermeni katliamından ve genel sefaletinden Ermeniler niçin sorumlu olmuyor? Yoksa Türk ve Kürtün kıymeti Morgenthau’lar, Mendelstem’ler ve emsali politikacılar nazarında olduğu gibi, insanlık aleminde sinekler derecesinde midir? ”(5)
Okuduğunuz Ermeni vahşetiyle ilgili sayfalar konuyla ilgili tüm kaynaklar taranarak yazılmamıştır. Şahsi kütüphanemde bulunan konuyla ilgili sınırlı kaynaklardan adeta özetin özeti olarak yazılmıştır. Şu ana kadar sayısız katliamlar ve vahşet sahnelerini okudunuz. Okuduklarınızın haricinde şahsımın okuduğu nice vahşet ve katliamlar vardır ve adeta katliam uzmanı oldum diyebilirim. Dünya kuruldu kurulalı yapılan tüm vahşetleri araştırın; Ermenilerin yaptıklarının yanında solda sıfır kalırlar. Birinci ve ikinci dünya savaşlarında onmilyonlarca insan hayatını kaybetmiştir fakat Ermenilerin yaptıkları kadar işkence, tecavüz ve ezayı insanlara yaşatmamıştır. Moğollar milyonlarca insanı katlederken, köle ticaretleri yapılırken, kuduz Haçlı sürüleri Anadolu’da dehşet saçarken ve kaşif kılıklı eli kanlı katiller Gama, Kolomb, Cortes, Macelland’ların yaptıkları işkence ve vahşetler Ermenilerin yaptıklarının yanında solda sıfır kalır. Hal böyleyken Türkiye Cumhuriyeti Avrupa ülkeleri tarafından katliamcı ilan edilebilmiş ise bu çelişki nasıl izah edilebilir? İzah edilemez çünkü izahı mümkün değildir.
Eğer siz, ülke olarak kendilerini (İnsanlığı yararına ve kardeşlik için çalışıyoruz) yutturmacasıyla takdim eden tosuncuk masoncuklarla Dışişleri’nizi lebalep doldurursanız, sonuçta gelebileceğiniz nokta izahı mümkün olmayan nokta olur. Eğer siz, bir türlü sivilleşemiyorsanız daha açıkçası sivilleşmek istemiyorsanız, sivilleşmeyi insanlarınıza layık görmüyorsanız, geleceğiniz nokta katliam mağuruyken bir anda katliam sanığı oluvermek noktasıdır. Eğer siz, kılla ve çulla uğraşmayı hükümetlerin birinci görevi kabul eder, halkınızla cebelleşmeyi marifet sanır ve halkınızla barışmayı hayalinizden dahi geçirmezseniz, gelebileceğiniz nokta 2006 yılında geldiğiniz nokta olacaktır. Eğer siz, ne yaparsanız yapın, her şeyinizi kaybetmeyi dahi göze alın, Avrupa sizi kabul etmeyecektir gerçeğini idrakten yoksun kadrolarla yönetiliyorsanız ilerde gelebileceğiniz nokta (Allah muhafaza) Misak-ı Milli’nin üzerine bir tas su içmek noktası olacaktır…
Allah aşkına şu sayfalar dolusu Avrupalıların yaptıkları(Diğer araştırma yazılarımı kastediyorum) vahşetleri ben kıt kanaat imkanlarımla bir araya getirebiliyorum da, Dışişleri’ndeki Monşerler bilmiyorlar mı?
Okuduğunuz çeşitli katliamların hepsi belgelidir ve genellikle Avrupa kaynaklarından bizim kitaplarımıza alınmış olup Avrupalıların inkâr edemeyecekleri vahşetlerdir. Bu vahşetlerin birçoğu da yakın tarihlerde yapılmıştır.bazı Avrupa toplantılarında bu hususlar belgeleriyle gündeme getirilmiş olsa, hangi Avrupa ülkesi temsilcisi susturulamaz. Dünyanın Yunanlılar gibi en kıytırık ve maşa topluluklarından birisi olan Ermeniler tüm dünya ülkelerinde şakır şakır Türkiye aleyhinde anıtlar dikerlerken Dışişleri’mizin tosuncuk masoncukları acaba hangi ziyafet veya kokteylde tıkınmak ve irticayla ilgili yaptıkları yiğit mücadeleyi, halklarıyla savaşlarını ballandıra ballandıra anlatmakla meşguldüler? Ermeniler milyonlarca sahte katliam yayınlarını dünyaya gerçekmiş gibi tanıtırken, bizim Monşerler acaba ne yapıyorlardı? Rahmetli Ahmet Kabaklı hocanın bu hususta yazdığı bir yazıdan kısa bir alıntı:
“1863 yılından bu tarafa Ermeniler, sözde haklılıkları için 1985 yılına kadar yayınladıkları eser denilebilecek yayınların sayısı 3.582’dir. tek tek tespit etmiş ve önce Türk Edebiyatı’nın(Dergi) üç sene evvelki bir sayısında yayınlamıştım. Bu süre içinde bizim, ciddi eser denilebilecek yayınlarımızın miktarı sadece ve sadece 12’dir. Avrupalı, kime inansın? Bu kafayla Azerbaycan, Bosna-Hersek, Kıbrıs ve PKK konularında bize sadece hayıflanmak düşer.”(6)
Evet Dışişleri dururken bu işler rahmetli Ahmet Kabaklı’ya mı düşmüştü?
1- Kars İli Ve Çevresinde Ermeni Mezalimi (Prof. Dr. M. Fahrettin. Kırzıoğlu)
2- Akrebin Kıskacında Güneydoğu (Birlik Araştırma Grubu)
3- Ermeni Ve Rus Mezalimi (Dr. Erdal İlter)
4- Akit Gazetesi (Ekim 2000 Ayhan Bilgin)
5- Ermenilerin Yeşilyayla’daki Türk Soykırımı (Prof. Dr. Enver Konukçu)
6- Türkiye Gazetesi (Aralık 1993 Ahmet Kabaklı)
FİKRET OĞUZTÜRK