Konuya dönersek, bir mekân düşünün 200 metre kare kadar iki tarafı dümdüz yüksek duvar, bir tarafı F 101 Koğuşu ve karşı tarafı da revir. 41 insan bu havalandırmada ve üzerlerine tepeden 5-6 tabancayla ölümüne ateş ediliyor. Koğuş ve revir simetrik olduğu için insanların yarısı ateş altında F 101 Koğuşu’na koşarak girerken, diğer yarısı o hengâmede koğuş diye ateş edilen revirin kapalı kapısına koşuyorlar. Kapı açılmayınca durumu anlayarak dört metre yukarılarından sürekli ateş edilen bir ortamda F 101 Koğuşu’na koşuyorlar. Dünyanın en iyi 5-6 nişancısına “Boşluklara ateş edeceksiniz ve kesinlikle insanlar kurşun yemeyecek” şeklinde talimat verilse anlattığım hadisede 3-5 ölü mutlaka çıkar. Ama Allah her zaman inananların yardımcısıdır. Mucize mukabilinde sadece iki kişi kurşunla hafif şekilde yaralanıyor. Birisi Gültepeli Tevfik AĞANSOY(Epeyi zaman sonra, Alaattin ÇAKICI ile sürtüşmesinin neticesinde İstanbul Boğazı’nda bir çay bahçesinde delik deşik edilerek öldürülen kişi.) diğeriyse suç ortağı Erken Hasan. Birisi merminin göbeğinin üzerini sıyırarak geçip yaktığı yaralanmaya, diğeriyse el bileğinin iç kısmında merminin deri altından girip çıkması yaralanmasına maruz kalıyorlar. İkisi de her hangi bir tıbbi müdahaleye gerek duyulmayan yaralanmalardır.
Bir iki saat önce tüpler patlar endişesiyle havalandırmaya çıkan insanlar şimdi kurşun yememek için aynı koğuşa mecburen giriyorlar. Koğuş kapısından atılan tüpler halâ yanıyorlar. Herkes F 101 Koğuşu’nun alt katında. Şayet üst kata çıkılsa revirde ateş edenlerle aynı seviyede olmanın dezavantajına sahip olunacak. Bunun için kimse üst kata çıkmıyor. Hızla alt katın ampulleri kırılarak alt kat karanlığa boğuluyor. Ateş edenlerin bizleri görmesi nispeten engellenmiş oluyor. İnsanlar alt kat salonundaki birkaç sütunu siper almaya çalışıyor. Sütün dediğim de iki katlı bir binanın beton sütunları. Kalınlığını tahmin edebilirsiniz. Sütunları siper alışta ilk bir iki kişinin kurşuna hedef olması mümkün değil ama üç veya dördüncü kişiden sonrakiler açık hedef durumundalar.
Akıllara yemek masaları ve banklar geliyor. Yemek masaları siper yapılıyor. Bu arada cezaevi idaresinin anonsları devam ediyor. Artık sükûnete çağırma devri bitmiş, tehdit faslı başlamıştır. Silahlı müdahaleden bahsediliyor. Bu herkesi daha da ürkütüyor. O zamanki adıyla Sağmalcılar, şimdiki adıyla Bayrampaşa Cezaevi öyle mükemmel bir yapılanmaya sahiptir ki, asker mazgallara girince hiçbir kimsenin kurşuna hedef olamayacağı, saklanacağı ölü nokta yoktur. Genellikle mahkûmun erişemeyeceği yerlere tüfek namlusunun rahatlıkla girebileceği ve askerin nişan alabileceği delikler mevcut. Bu delikler öyle yerleştirilmiştir ki, koğuş, mutfak, banyo, WC, salon ve merdiven boşluğunun her noktasına hâkim. Bunu şöyle de düşünebilirsiniz: Bu yapıya kamera sisteminin yerleştirildiğini ve bu kameralarla görülemeyen bir santimetre karelik bir alanın dahi olmaması gibi.